28 Ağustos 2012 Salı

Sevgi dolu, özgür ve onurlu 30 Ağustosların umuduyla..

Kadınlarımız en doğal hakları ellerinden alınsın diye yürümediler, ayın altında koyu mavi humbaralar yüklü kağnılarla Akşehir üstünden Afyona doğru...

Nefret söylemleri olsun diye harbe oturmadı  karayılan...

Fikir suçlarından insanlarımız tutklansın diye, uyumadı on beşlik şarapnelin çeliğinde ince boyunlu çocuklar...

İstanbullu şöför Ahmet, bu ülkenin en iyi evlatlarına biberli gazla, copla saldırıya uğrasınlar, it sürüleri tarafindan linç edilsinler diye sürmedi dingili kırık, lastiği patlak üç numrolu kamyonetini, 922 nin 30 Agustosunda sabaha karşı çırılcıplak cepheye dogru...


Hapislere attığımız, vatan haini ilan ettigimiz bir şairin kaleminden....

Kuvayi milliye destanı (7. Bab, Kısım 1)

Ayın altında kağnılar gidiyordu.
Kağnılar gidiyordu Akşehir üstünden Afyon'a doğru.
Toprak öyle bitip tükenmez,
dağlar öyle uzakta,
sanki gidenler hiçbir zaman
hiçbir menzile erişmiyecekti.

Kağnılar yürüyordu yekpare meşeden tekerlekleriyle.
Ve onlar
ayın altında dönen ilk tekerlekti.
Ayın altında öküzler
başka ve çok küçük bir dünyadan gelmişler gibi
ufacık, kısacıktılar,
ve pırıltılar vardı hasta, kırık boynuzlarında
ve ayakları altından akan
toprak,
toprak
ve topraktı.

Gece aydınlık ve sıcak
ve kağnılarda tahta yataklarında
koyu mavi humbaralar çırılçıplaktı.
Ve kadınlar
birbirlerinden gizliyerek
bakıyorlardı ayın altında
geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine.
Ve kadınlar,
bizim kadınlarımız :
korkunç ve mübarek elleri,
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yârimiz
ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve karasabana koşulan
ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız
şimdi ayın altında
kağnıların ve hartuçların peşinde
harman yerine kehribar başaklı sap çeker gibi
aynı yürek ferahlığı,
aynı yorgun alışkanlık içindeydiler.
Ve on beşlik şarapnelin çeliğinde
ince boyunlu çocuklar uyuyordu.

Ve ayın altında kağnılar
yürüyordu Akşehir üstünden Afyon'a doğru...

Nazım Hikmet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder