1 Nisan 2010 Perşembe

Nur içinde yat, Rosam benim !

Amerika birleşik devletlerinin Alabama eyaletindeki Montgomery kentindeyiz. Tarih 1 Aralık 1955, güneşli ve soğuk bir gün, günlerden perşembe. Akşamüstü.

[Bu gün insanlık tarihinin akışının değişeceği ne benim kahramanımın, ne de bir başkasının aklından geçmekte] 



Fabrikaların, ofislerin çoğu paydos etmiş. İşçiler, memurlar evlerine dönüyorlar. Otobüsler tıklım tıklım dolu. Bu otobüslerden biri alt yarısı sarı, üst yarısı beyaz ve pencerelerinin çevresi yeşile boyanmış bir otobüs. Ön camlarının üstünde son durağının adı ‘Cleveland Ave.’ yazıyor. Bu otobüste dolu ama ilk dört sıra boş duruyor. Ayakta durmakta olan bir kadın, arkadan öne doğru yürüyerek bu ön sıraların birine, cam kenarına oturuyor.

[Tarihin değişmesine bir kaç dakika kaldı] 

Bu kadın terzi mesleğine rağmen, büyük bir mağzada tezgahtarlık yapan, 42 yaşında güzel bir kadın. İnce çerçeveli bir gözlüğü var, adı Rosa Parks. Bütün gün ayakta durmaktan, sağa, sola koşturmaktan ayakları ağırmakta. Ayağındaki topuklu ayakkabıları ayağını vuruyorlar. Şimdi oturmaktan memnun camdan dışarıya bakıyor.

Bu güzel ve yorgun kadının teninin rengi siyah. Oturduğu koltuk sıralarının üzerinde ‘sadece beyazlara mahsustur’ yazıyor.

[Bir kaç saniye sonra dünya tarihinde yepyeni bir sayfa açılacak] 

Otobüs bir sonra ki durakta duruyor. Binen yolcuların bir kısmı beyaz tenli. Yeni binen bir erkek yolcu, kibar ama emrivaki bir sesle Rosa’ dan beyazlara mahsus koltuktan kalkmasını istiyor. Rosa hiç bir tepki göstermiyor. Bu sefer adam otobüs şöföründen duruma müdahele istiyor. Şöförde arkasına dönerek, derhal yerinizi bu beyaza vermezseniz, polis çağıracağım diyor.

Rosa sakin ama kararlı tek bir söz söylüyor;

Kalkmayacağım.

Ve camdan dışarıyı seyretmeye devam ediyor.

[Artık tarihin akışı değişmiştir] 

Bu andan sonra olan olayları sıralamak kolay. Biraz sonra şöför polisi çağırır. Olay yerine ilk önce, tesadüfen yakında bulunan bir FBI görevlisi gelir, kalkmamakta direniyormusunuz ? diye sorar, cevap alamaz. Üniformalı polisler gelinceye kadar Rosa’nın arkasındaki koltuğa oturur. Bu arada polis telsizini dinlemekte olan bir gazeteci olaydan haberdar olarak, hemen olay yerine gelir, otobüsün ön kapısından içeriye girip ve yukaridaki fotoğrafı çeker. O da farkında değildir, müthiş bir toplumsal değişikliğin, özgürlük için verilecek onurlu bir kavganın başlagıç anının resmini çektiğinden.

Bir kaç dakika sonra Rosa hiç bir direniş göstermeden polislerin onu alıp götürmesine, karakolda parmak izlerinin alınmasına, bir adi sabıkalı gibi fotografının çekilmesine müsade edecektir.

Uzun yıllar sonra yazdığı anılarında, karakola getirildiği anı kastederek şunları yazacak;

Parmak izlerimi almaya başladıkları anda biliyordum, hayatımda ilk kez zorbalığı, haksızlığı yenmiştim. Bu zaferi kimse elimden alamayacak.

Rosa bir kaç saat sonra acil mahkemenin önüne çıkartılır. Hakim onu 10 dolarlık bir cezaya ve 4 dolarlık mahkeme ücretlerini ödemeye mahkum eder ve hüküm giymesinden sonra serbest bırakılır. Bu olayın haberi tüm kente en kısa zamanda yayılır.

O zamana kadar kimsenin tanımadığı Martin Luther King isimli bir din adamı, tüm insanlık onurundan yana olan ister siyah, ister beyaz tüm vatandaşları direnişe çağırır. İlk yaptıkları eylem, gelecek pazartesi günüden sonra otobüsleri boykot etmektir. Önce az kişinin katıldığı bu direniş çığ gibi büyümeye başlar. Bu direnişlerin içinde en başından beri azda olsa bazı beyazlar katılmaktalar. Bu hareketlenme gittikçe amerikanın her yerini sarmaktadır. Yıllarca sürecektir bu kavga (henüz bitmiş de sayılmaz). Az önce sözünü ettığim Martin Luther King insanların eşitlik ve özgürlük kavgasında en saygın isimlerden biri olacaktır.

Günün birinde Washingtonta düzenlenen merkez mitingte dünyaca meşhur konuşmasını yapacaktır.

I have a dream....

Martin Luther King bu kavgada bir sürü diğer insanlar gibi şehit düştü ama artık bu özgürlük savaşı durduralamaz hale geldi. Ayrımcı, insan onuruna aykırı bir sürü yasa, uygulama kaldırıldı.

İşte 1. Aralık 1955 te, ayağa kalkmayan gururlu ve cesur bir kadının başlattığı bu kavga, köleciliğin son temsilcilerini ezdi, geçti.

Nur içinde yat, Rosam benim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder