70 li yıllarda tanışmıştık. Hatırlar mısın, ne kavgalar vermiştik, halkının başına çökmüş cuntacı cellatlara ve onların şamar oğlanlarına karşı. Mitingler, toplantılar, yürüyüşler, binbir macera. Omuz omuzaydık.
Günün birinde de Strassburg ta avrupa konseyine gittiğimizde, sabebini anlamadan polisin göz yaşartıcı gaz saldırısına uğramıştık, bende bir basın açıklamasını okumaya hazırlanıyordum. Ne kadar gülmüştük o gün, ağlanacak halimize.
Oturup geceler boyunca sohbet eder, siyasi konularda konuşurduk. Bazen de ikimizin geldiği İstanbulu konu ederdik. Şu çorbacıyı bilir misin? Eskiden şurada bir ayrancı vardı, yok efendim, bozanın iyisini şu yapar. Bir akşamda tepeleme doldurduğun fırında balık yapmıştın, İstanbulda balık böyle yapılır, rakı da böyle içilir, diye.
Hayatlarımızın fırtınalı yıllarında birlikte kavga verdik, Ahmet Arifin dediği gibi birlikte yürüdük üstüne fırsatçının, fesatçının, hainin...
Sen diğerleri gibi ''sadece bir yoldaş'' değildin benim için, en karanlık günlerde can yoldaşı oldun, bana.
Şimdi yüreğim eşin Şükrannın, oğulların Nazımın, Barışın ve torunlarının yanında.
Biliyorum, hasretindi, yaşamak, bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine.
Binlerce kez teşekkürler dostluğuna. yoldaşlığına..
Seni çok sevdiğini bildiğim büyük bir şairin mısraları ile uğurlamak istiyorum,
Hoşçakal, can yoldaşım. Nur içinde yat..
Sen yanmasan,
Biz yanmasak,
Nasıl çıkar karanlıklar
aydınlığa?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder