8 Ekim 2017 Pazar

Gidenlerin müzesi..

Tüm dünyaya dağıldılar
Ne düşünür, gitmek için yola çıkan? Nasıl bir histir, doğduğun, büyüdüğün bir ülkeyi ardında bırakmak?
Ne hisseder insan bir kaç dakika sonra büyüdüğü toprakları terkedeceğini kavradığında?
Sevinir mi insan yeni dilinin ilk kelimelerini duyduğunda?
Nasıl ilk kez ekmek almak için fırına gidilir, tanınmadığın bir ülkede?



Bu konuları içeren bir müze düşünebilir misiniz? Bir göçmen müzesi? 

Var böyle bir müze, Almanya'nın Bremerhaven kentinde. Tabii ki bu müze de diğer müzeler gibi, öğretici, eğitici ve bilimsel ama benim için çok önemli bir farkı var, o da son derece duygusal bir müze olması. 

Bu müzenin bu şehirde olması muhakkak bir tesadüf değil. Bu şehrin rıhtımlarından milyonlarca insan, geçtiğimiz 200 sene zarfında gemilere binerek ülkelerini terketmişler.

Neden mi diye sorulacak olursa, bu günlerimizde ki aynı sebeblerden dolayı olduğunu söylemek lazım.

İnsanlar aynı o dönemlerdeki gibi, doğdukları ülkede açlık, sefalet, özgürsüzlüklerin altında eziliyorsa, bir gelecek göremiyorlarsa gitmek zorundadırlar.

Müzeye küçük, harabe görünümlü, yarı aydınlık, küçük bir odadan giriyorsunuz. Girer girmez arkanızdaki kapı kapanıyor ama yolunuzun devamındaki kapı ise kilitli. İçerisi tıklım tıklım dolu. En az beş dakika bu havasız yerde dayanmanız lazım. Aynen 200 sene önceki gibi, göçmenlik dairesine muamelelerini yaptırmak için saatlerce, hatta günlerce bekletilen göçmenler gibi..













Size saatlermiş gibi uzun gelen 4-5 dakika sonra önününde beklediğiniz kapı açıldıgında kendinizi, gemiye binmek üzere rıhtımda bulursunuz. Yarı karanlık ve soğuktur burası..



Sizin gibi gemiye binebilmek için bekleyen insanların arasına karışırsınız.




Toplumun her tabakasından insanlar vardır burada. Bu insanların ceplerindeki biletler, toplumdaki yerlerinin şüphe götürmeyen bir delilidir..

Birinci mevki insanları...
Veya üçüncü mevkinin garibanları..

Ama toplumun hangi katmanlarından olursa olsunlar hepsi dönüşü olmayan bir yolculuğa çıkmanın sevincini ve hüznünü aynı anda hissetmekteler..



Aynı göçü paylaşmalarına rağmen gemide de mevkilerin konumları ve yaşam şartları farklıdır.

Birinci mevki lokantası

Geminin alt katlarındaki ikinci mevki 













































Uzun ve yıpratıcı bir yolculuktan sonra New York' a daha doğrusu Ellis Island varılmıştır. Gruplar halinde tel örgüler kaplı yerlere doldurulurlar. Teker teker giriş muameleri yapılır.

Artık yeni yurtlarına gelmişlerdir. Sevinçle karışık bir ürkeklik vardır şimdi yüreklerinde..

Yol iz bulmak ne kadar zordur, dillerini bilmedikleri bu ükede.

Tek güvendikleri belkide bir akrabalarının adresinin yazılı olduğu küçük bir kağıt parçasıdır..







Ama tüm zorlukları yenmeye hazırdır bu yorgun insanlar..

Çünki başarılarının güvencesi olan, doğdukları ülkelerde bulamadıkları en önemli unsur burada vardır.

İnsan burada özgürdür...













Bu insanlar düşünemezlerdi muhakak, nesiller sonrası, torunlarının torunlarının katılımı ile adlarının ülkelerini terk etmek üzere yürüdükleri rıhtımda yazılacağını..


Bremerhaven limanındaki göçmenler abidesi

Ve terk ettikleri bu ülkenin uzak bir gelecekte onları için bir anıtla anacağını..

Bu anıtta baba sol eli ile batıyı, açık denizi, atlantik okyonusunu  göstermekte. Çocuklar ise ürkek bir görünümdedir. Küçük kız çocuğu annesinin kucağına çıkmak istemekte. Anne ise arkasına dönüp son bir kez doğduğu ülkeye bakarak, vedalaşmakta...





Günün birinde terk edilen her ülkenin, kendi tarihlerine eleştirisel bakmayı öğrenerek, giden, gitmek zorunda kalan veya zorunda bırakılan, ister bir azınlığa, ister çoğunluğa ait olan bu insanları sevgi ve saygı ile anabilme olgunluğunu gösterebilmesini dilerim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder