Geçtiğimiz hafta iş gereği bir toplantı için Frankfurt'a gittim. Toplantı tahminimizden erken bittiği için, hep birlikte hepimizin tanıdığı Main nehri kenarındaki bir lokantada öğlen yemeği yemeye karar verdik. Hava güzel olduğundan lokantanın nehir tarafına bakan bahçesine oturduk. Bu lokantanın bahçesi ile nehir arasında küçük bir park var. Insanların bazılarının ellerinde kitaplar, gazeteler, banklara oturmuşlar okumaktalar. Bazı gençlerde parkın çimlerine serilmiş yatmaktalar.
Huzurlu bir yer.
Birdenbire parkın bir ucuna bir çöp arabası yaklaştı. Belli ki arabayı kullanan lüzumundan fazla gaz vererek gürültü yapmak amacında. Bir kaç metre sonra çöp arabası motoru susturup park ediyor, kapıları açılıyor. Fosforlu elbiseleri ile iki çöpçü iniyorlar. İkiside genç, bir tanesinin tipinden ve almanca konuşuşundan türk olduğunu tahmin ediyorum, diğerinin alman olduğu kesin. Birbirleri ile bağıra bağıra, belden aşşağı ve küfürlü bir şekilde konuşuyorlar. Etraftaki insanlar şimdi rahatsız. Benim iş arkadaşlarından biri ''işte bu kendini bilmez takımı eksikti, onlarda geldiler,'' dedi.
İki çöpçü, etraflarını rahatsız etmekten büyük bir zevk alarak boş bankların birine oturdular. Sanki sağırmışlar gibi birbirlerinle konuşuyorlar. Yakınlarında oturan yaşlıca bir adam bunlara duyamadığım bir şeyler söyledi. Çöpçülerden biri, en azından 100 metrelik bir alanda duyulabilecek kadar ''İşimize karışacağına, sen evine gitte, karınla ............ yapmaya çalış, moruk'' diye cevap verdi.
O arada ısmarladığımız yemekleri getiren garson, bir iki dakikakaya kadar bu herifler susmazsa polisi çağıracağını söyledi.
Göz ucuyla izlediğim çöpçüler ceketlerinin ceplerinden birer şişe cola ve sandviçler çıkardılar. Ama şimdi nedense alçak sesle birbirleri ile konuşuyorlar. Alman olanı birden ayağa kalktı. Elinde cola şişesi ve sandviçi ile parkın şimdiye kadar gözüme çarpmayan bir köşesine doğru yürüdü ve bir bankın önünde durdu. Bu bankta hayatını sokakta geçiren berduş biri oturuyor. Saçı sakalı birbirine karışmış, sağında solunda birer plastik poşet, üstü başı paramparça, kirden yüzü kararmış.
Çöpçü berduşun yanına oturdu ve bir şeyler söylüyor. Berduş bir süre dinledikten sonra evet anlamında başını salladı. Çöpçü bunu üzerine cebinden çıkardığı çakı ile cola şişesini açtı, berduşun eline tutuşturdu. Berduşta sanki üç gündür hiç bir şey içmemiş gibi, içmeye başladı. Çöpçü bu arada paketini açtığı sandviçide berduşa verdi. Aç bir acale ile yemeğe başladı. Çöpçü elini berduşun omuzuna koydu, bir şeyler söyledi ve kalktı. Berduş arkasından ''Sağolasın dostum, cennete gideksin'' diye bağırdı. Çöpçü genç ''cennete gerek yok, arkadaş'', yakında çimlere yatmış kitap okuyan genç kızı kasdederek, sol elinin avcunu yumruk yaptığı sağ eline bir kaç kez vurarak ''bu akşam şununla şöyle bir şey yapsam yeter'' diye cevap verdi ve güldü. Arkasını dönen kız ''ahlaksız herif, defol buradan'' dıye seslendi.
Çöpçü, türk olduğunu tahmin ettiğim arkadaşının yanına tekrar oturduğunda, çimlerin üzerinde yatan kıza bakarak kendi aralarında aynı el haraketini tekrarlayarak bir şeyler söyleyip güldüler. Türk kendi kola şişesini arkadaşına verdi, sandviçini ikiye böldü, yarısınıda ona verdi. Aynı cola şişesinden içerek, birbirleriyle şakalaşarak yarımşar sandviçlerini yediler.
Biz terbiyeli insanlar acaba bu iki çöpçü genç gelmese bu berduşu görebilirmiydik? Görsekte aynı bu gencin yaptığını yapabilirmiydik? Tahmin etmiyorum.
Hayat böyle işte. Büyük insanlık bazen karşımıza ahlaksız çöpçü gençler olarak çıkıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder