3 Nisan 2011 Pazar

Bana gezegenleri, geceyi, gündüzü, mevsimleri öğreten insan için..

Bu gün öğleden sonra 30 yılı aşkın tanıdığım bir arkadaşın doğum gününe davetliydik. Bu arkadaşım, gazetecilik, daha doğrusu alman 1. televizyonu muhabirliğinden dolayı uzun yıllar uzak doğu ve afrikada çalışmıştı. Sohbeti tatlı, ilginç bir insandır. Gençliğimizde hatta bir süre birlikte kiraladığımız bir evde diğer iki arkadaşla birklikte oturmuştuk.

Davetiyesinde kesinlikle hediye getirilmemesini ama muhakkak bir şey yapmak isteyenlerin onun adına ismini banka hesabı numarasını verdiği afrikanın bir köyündeki okul projesine mali yardımlarımızı rica ediyordu.

Ama anlatmak istediğim bu değil.

Aslında bu dostumla, arkadaş çevremiz hemen hemen aynı olduğundan oraya gelenlerin büyük bir çoğunluğuınu tanıyordum. Ama orada sohbet ederken,  tesadüfen 70 yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim ( belkide dahada yaşlıdır) biriyle tanıştım.

Laf lafı açtı, konu güneş sistemindeki gezegenlerin birbirleri ile ilişkisine geldi. Güzel ve ilginç bir sohbet. Daha sonra bu kişinin bir bilim dergisinin astrofizik sorumlusu olduğunu öğrendim. Konu acaba son keşfedilen cüce gezegenlerin gerçekten gezegen olarak adlandırılmalarının doğru olup olamayacağıydı. Uzun uzadıya tartıştık. En sonunda, bu adlandırma sürecinin bir kültürel gelişme sürecinin sonucunda ortaya çıkması gerektiğine karar verdik.

Bu tartışmaya katılanlar, bir süre sonra içkilerini yenilemek, kahve ve ufak tefek yiyecek birşeyler almak  bahanesi ile dağıldıktan sonra, bu yaşlı adam yanıma yaklaşarak ''söylediğimi sakın yanlış anlamayın, sizin bir türk veya işletmecilik uzmanı olduğunuzdan dolayı söylemiyorum. Ama gezegenler sistemi üzerine olan bilginiz oldukça kökenli. Çoğu avrupalı aydının bilmediği şeyleri örneğin, kütle, hız ve mesafe meselelerini biliyorsunuz. Acaba astronomi ile özel bir ilişkiniz mi var?''

İltifatına teşşekür ettim. Müsade varsa, kısa bir anımı aktarmak istediğimi söyledim. Buyrun, dedi.

''Aklımda yanlış kalmadıysa, 5. sınıfta olamam lazım. Adını hatırlayamadığım bir öğretmenim vardı. Günün birinde, bütün sınıfı haritaların saklandığı, bodrumdaki odaya çağırdı. Bu odanın ortasında, plastik toplardan, çeşitli çaptaki makaralardan, tellerden oluşan güneş sisteminin bir maketi duruyordu. Bu maketi aylarca bir çalışmanın neticesinde kendinin yaptığını söyledi. 
Işığı södürdü ve bir düğmeye bastı. Güneşi simgeleyen ampul yandı. Daha sonrada bir makarayı, bir kolla çevirmeye başladı. Birden bire birbirlerine lastilerle bağlı makararın üzerinde oturan dokuz gezegen, birbirlerinden farklı olarak, hem kendi eksenleri, hemde güneşin etrafında dönmeye başladılar. Öğretmen bize özellikle dünyayı simgeleyen topu defalarca göstererek. Yılların, mevsimlerin, gecenin ve gündüzün nasıl oluştuğunu anlattı. O gündür, bu gündür, hiç şüphem olmaz bu konularda. O günden itibaren, gezegenlerin makanizması benim beynime silimez olarak yazılmıştır.''
Adam hayretler içinde; ''Demek ki siz bu gezegenler ilişkisini 5. sınıfta öğrenmişsiniz. Böyle öğretmenin ismini altın harflerle yazmalı'' dedi.

Hocam,
Kusura bakma, adını bile hatırlamıyorum. Sana binlerce teşekkürler. Hiç bir kuşkun olmasın, hatırlayamadığım adın altın harfllerle yüreğimde yazılı...



 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder