Bugün günlük güneşlik bir kış günü, barış ve huzur içindeki orta avrupada. Arada bir kar da yağıyor. Bu barış ve huzur son derece yüzeysel ve yanıltıcı. Avrupa dipten kaynamaya başlayan bir volkana benzemekte aslında..
Günlerimiz öylesine günler ki, insanlık henüz kavramıyor yine bir dünya savaşının eşiğide değil, içinde olduğunu. Batmış, yenilmiş bir toplum düzeni olan islamın, son iktidar mücadelesinde başta müslümanlar olarak, milyonlarca insanın canına kıydığını izlesekte, anlamadığımız günler, bunlar.
İnsanoğlunun ne denli acımasız, ne denli caddar, ne denli vurdum duymaz olabileceğini bize gösteren günler.
Milyonlarca göçmenler, daha iyi yaşam şartları bulma ümidi ile avrupadalar. Daha da gelmekteler. Nerede kalacak, nerede oturacak bu insanlar? Hangi işyerlerinde çalışabilecekler? Kim bakacak bu kadar insana?
Bu gelen insanlar sadece kendilerini getirmiyorlar, aynı zaman onları göçmen yapan, ülkelerine faleket getiren unsurlarıda birliklerinde getiriyorlar. Hoşgörüden ve demokrasiden uzaklık, geri kalmışlık, dincilik, medeniyete uzak dünya görüşleride var bavullarında. Yıbaşı gecesi köln şehrinde binlerce ''müslüman, mülteci gençler'' yüzlerce kadına tacize, tecavüze kalkıştılar.
En zor anlarında, ''gavurun memleketinde'' ekmek ve sukut bulabilmek için, tel örğülerin ardında gece yarıları soğuktan titrerken bile ''senin mezhebin bu, benimki de şu'' diyerekten birbirlerinin boğazını sıkmaya çalışıyorlar. Düşünmek istemiyorlar bile, neden ilk fırsatta zengin ve müslüman ülkelerin değil, tam aksine ''gavurun merhametine'' daha çok güvendiklerini.
Bombalı saldırılarda insanlar ölüyor, kirli insanların adi düşüncelerinin patlayıcı maddeye dönüştürdüklerinde..
Ellerindeki kara bayrakları ile bizlere insanoğlunun ne denli adileşebileceğini öğretiyorlar, müslümanların ''bunların islamla hiç bir alakası yoktur'' avuntusunu bir kaplumbağanın kabuğuna dönüştürüp, içine saklandıkları zavallı günlerde.
Avrupanın bunun haricinde başka sorunları yok mu?
Milyonlarca avrupalı insan işsiz. Yine milyonlarca avrupalı genç insan geleceklerini yaratmaktan uzaklar. Özellikle avrupanın akdeniz kıyılarındaki ülkelerde, her nedenli iyi okumuş yetiştirilmiş olsalar da, genç insanların bir çoğu, küçük bir aileyi geçindirecek kadar gelir getirebilecek bir iş bulamıyorlar. Bu ülkeler yapısal bir krizlerini çözemiyorlar. En iyi niyetlileri, taşıma su ile değirmen döndürme sevdasında. Digerleri ise hakim kesimlerin (genellikle partilerini destekleyen toplum gruplarının) keyiflerini bozmaktan korktuklarından esas sorunu dile getirmek yerine, yurtdışında bir sorumlu bulma çabalarındalar.
İşte böyle bir ortamda 1945 yılında tarihin çöplüğünde öldüğü sanılan ruh hali avrupada hortlamakta. Aç çakallar gibi inlerinden çıkmaya başlamakta. Hayır, onların gücü iktidarı ellerine geçirmeye yetmeyecek, batı avrupanın 2. dünya savaşından çıkardığı yapısal sonuçlar buna müsaade etmez ama demokratik ve özgürlükçü düşünceyi zayıflatmayı becerecekler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder