4 Nisan 2020 Cumartesi

Türkiye'ye varamayan ama dünyayı değiştiren bir düşünce üzerine

Immanuel Kant (1724-1804)
Bugün Avrupa ve kuzey Amerika ülkelerinin  anayasalarının temelini oluşturan, fransız devriminin ana düşüncesini dile getiren ve günümüzde milyonlarca insanın hedeflerini, doğrularını kitaplaştırmış bir düşünceden, bir filozoftan söz etmek istiyorum.

Nereden aklına geldi derseniz, cevabım hazır; Korona günlerinde kısıtlanan özgürlükler üzerine düşündüğümde aklıma geldi, Immanuel Kant..

Ama nedense bu felsefe ne Türkiye'de, ne de doğusundaki ülkelerde tanınıyor. Acaba tesadüf mü? Çok tuhaf, dikkatimi çekti, felsefetik konulara ağırlık veren türkçe bloglarda veya diğer internet yayınlarında Kant ismini bulmak hemen hemen imkansız. 


Ama bunun karşılığında Marx ve Nietzsche üzerine yazanın haddi hesabı yok. Bu yazıların çoğu maalesef üstünkörü fikir yürütmekten ibaret. Hele Nietzsche üzerine uydurmalar dayanılacak gibi değil. Bir çok kişi ''akıl öğreten'' düşüncelerini büyük bir ismin etiketi ile piyasaya sürmek istiyor. Bu kişilerin bazıları ise aynı anda Marx ve Nietzsche taraftarı olarak görünmek sevdasında. Hem marxist hem de Nietzsche taraftarı, olacak şey değil. Buna tek bir açıklama olabilir, her iki düşünürü de okumadılar. Ama belkide bu kargaşalığın Kant'ın Türkiye'ye ulaşamamış olduğunla alakası vardır.   

Türkçe Vikipedia'da Kant üzerine olan makale bir kaç satırdan ibaret ve ipe sapa gelmez çarpıntıları içeriyor (Avrupa dillerindeki Vikipedia makalelerine bakmakta fayda var, türkçe makalenin 100 misli uzunluğunda nedense).
Türkçe vikipediadan alıntı;
 ...yükselen bilimin felsefi temellerini gösterdikten sonra, özgürlük ve ödev düşüncesine dayanarak Hristiyan ahlakını savunma çabası vermiştir.(https://tr.wikipedia.org/wiki/Immanuel_Kant)
Ne kadar tuhaf bir cümle. Bence, bunu yazan ne Kant'ı ne de İncili okudu. Çok eleştiriler okudum ama hiç böylesini duymamıştım. Karl Marx'ın büyük bir işveren kurumunun sözcüsü olduğunu söylemek gibi bir şey.

Tam aksine Kant, ilahi kitaplardaki (hangisi olursa olsun) bireyin ve toplumlumun davranış kurallarının yetersizliğinden, insan aklını ve sorumluluğunu temel alan düşüncenin temsilcisidir. Ne kadar ''büyük bir sorumsuzlukluk'' diye yazacaktım, bu türkçe vikipedia makalesi üzerine ama vazgeçtim, ne kadar bir cehalet, demek daha doğru olur.
Yine de bu kalemşörü korumak için tekrar edeyim, Kant Türkiye'ye ulaşamadı, bilinmiyor, anlaşılmıyor..

Şimdi tekrar Kant'a dönelim..

Burada derinden derine onun felsefesesini ele almak imkansız. Ama belli köşe taşlarını dile getirmemizde fayda vardır, diye düşünüyorum.

Önce bir kaç özelliğinden söz etmek gerekiyor;
Kant'ı öteki düşünürlerden ayıran en önemli konu, onun bilimselliği temel alması değildir, onu ayrıcalı kılan, en önemli unsur, bireyi hedef alıp, bireye yönelmesidir. Sadece ona ''sen'' hitap eder. Diğer düşünürler ise ''genelden veya toplumdan'' söz ederler, toplumu açıklamaya çalışırlar. Kantın böyle bir eğilimi yoktur, o ''ergin insana'' dolaysız hitap eder. 

Kant, aynı bir evrensel geçerli bir buluş yapmış bir bilim adamı gibi kendi düşüncelerinin propagandasını yapmaz, sonuçlarını yaşamın eleştirisine bırakır. Örnek verecek olursam, Kopenikus'un tanımladığı gezegenler düzeni gibi (bu konuda da çalışmaları vardır), tartışma götürecek konular değildir yazdıkları, sadece bilimsel tanımlamadan, su götürmez gerçeklerden ibarettirler. 

En önemli ilkesi ''Saf aklın eleştirisi'' kitabında geliştirdiği ''kategorik zorunluluk'' (Kategorischer Imperativ) adını verdiği ve felsefesinin temeli olan kavramdır. Bu pek karmaşık bir mesele değildir;

Davranışların öyle olsun ki, bunların temeli her zaman genel geçerli yasalar olabilsinler.


Kant'ın başka bir sözü ise aydınlanma çağını başlatan ve onun bayrağı haline gelmiş basit bir cümledir;
Sapere aude! Kendi aklını kullanacak kadar cesaretin olsun.
Yani incildeki veya diğer ilahi kitaplardaki insan kavranın ötesinde, aklından başka bir özelliği olmayan ergin insanına güveniyor.

Kant için özgürlük ve sorumluluk sözcükleri aynı nesneyi tanımlayan sözcüklerdir.

Özgürlük hiç bir zaman, herhangi bir kitlenin özgürlüğü değildir, özgürlük sadece bireyin özgürlüğüdür.

Sorumluluk hiç bir zaman, herhangi bir kitlenin sorumluluğu değildir, sorumluluk sadece bireyin sorumluluğudur.
Galiba Avrupada aydınlanma dönemini başlatan en büyük düşünürlerden biri olan Kant'ın Türkiye'ye kadar gelememesinin sebebi yukarıdaki iki cümlede saklı...


Şimdi sorumluluk dönemi..

Evde kal...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder