2 Ocak 2010 Cumartesi

Çiçek tarlasındaki heykel



Romaya gittiğinizde gezilecek, görülecek bir çok yerleri, binaları, meydanları vardır. Çok ünlü yerlerinin yanısıra, tiber nehrinin doğusundaki Parione mahallesinin merkezini teşkil eden Campo de’ Fiori (Çiçek tarlası) adlı, etrafı küçük lokantalar, cafeler ve çiçekçi dükkanları dolu, haftanın bazı günlerinde pazarda kurulan bir meydan ve bu meydanın tam ortasında, keşiş cübbeli bir adamın heykeli vardır. Bu heykeli, romanın her tarafında olan her hangi bir din adamının heykellerinden biri zannedersiniz. Değildir. O büyük bir kahramanın heykelidir.

Dikkatlice baktığınızda altında bir isim okursunuz;

Giordano Bruno.



8 Şubat 1600, Roma
Roma kenti valiliğinin mahkemesi önünde, boynunda zincire bağlı demir kelepçe takılı bir adam dimdik duruyor. Hakimin söylediklerini dinlemekte;
1548 Nola doğumlu ve Giordano Bruno isimli sanık, uzayın sonsuzluğunu, dünyanın gök kubbenin merkezi olmadığını, uzayda dünyaya benzeyen bir çok gezegenin ve güneşlerin yer aldığını idda etmek suçundan, kendisine verilen ‘kendi iddalarını inkar etme’ imkanını kullamayı redetmesinden ötürü, her dini görüşe aykırı davranan tanrısız gibi yakılarak idamına karar verilmiştir. Son olarak söylemek istediğin bir şey var mı, Giordano Bruno?
Var. Sizin bu kararı okurken duyduğunuz korku, benim bu kararı duymamdaki korkudan büyük.
Oysaki bu duruşmadan önce onu hapiste zıyaret eden dostları ona ‘inkar et Bruno’ diye yalvarmışlardı. ‘Evet dediklerin doğru, ama bunun için ölmen gerekmez, sen inkar etsende gerçek, gerçek olacak kalır. İnsanlar günün birinde senin haklı olduğunu anlayacaklar.’

Bertolt Brecht`in Der Mantel des Ketzers (İmansızın paltosu) adlı oyununda Giordano Bruno, dostlarının bu istemine ‘Eğer gerçek için ölmeye hazır değilsek, o gerçek bir yalan olur’ diye cevap verecek.

Giordano Bruno, 17 Şubat 1600 tarihinde, yani mahkeme kararını verilmesinden 9 gün sonra, işte bu heykelin durduğu yerde yakılarak katledildi. O günkü tutanaklar, onun bağırmadan, korkmadan öldüğünü yazacaklar. Ateş tutuşturulduğunda tek söylediği bir cümle var;
Gerçekleri yakamazsınız...
O evrenin sonsuzluğunu bize hediye edebilmek için, karanlıklarda bir meşela tutuşturabilmek için, o hepimiz için öldü.

Eğer yolunuz günün birinde Campo de’ Fiori meydanına düşecek olursa, siz de etraftaki çiçekçi dükkanlarının birinden alacağınız bir karanfili heykelinin önüne koyun ama daha da güzeli, yıldızlar dolu bir yaz gecesinde gökyüzüne baktığınızda bir saniye olsun, onu anımsayın.

Nur içinde yat, büyük kahraman...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder