21 Nisan 2011 Perşembe

Bugün oğlumdan gelen bir haber...


Bu gün hemen hemen 10 aydır berlinde yaşayan oğlumdan aşşağıda tercümesini verdiğim bir e-mail aldım. Bu haber ve yolladığı resim beni bir çok yönden etkiledi.

Oğlum türkçe bilmez ama ...

Şimdi hemen e-mailini tercümeye girişeyim;

''Baba,
Bu gün oturduğum ve seninde tanıdığın semtte daha çok alternatif ve aydın kesimin gittiği bir cafede arkadaşlarla buluştuk. Bu gün hava burada son derece güzel ve sıcaktı. Sokağa çıkabilecek durumda olan herkez sanki sokaklardaydı.

Sende bilirsin, bazı tuvaletler bazen şiir sanatının bir odak noktasını teşkil ederler. Bu cafenin el yıkanacak lavabosunun üstünde her yerde olduğu gibi bir ayna yoktu. Ama aynanın olması gerektiği yere birisi, çok iyi tanıdığım, sana resmini çekip yolladığım şiiri yazmış.

İçim birdenbire bir tuhaf oldu. Aklıma sen geldin. Ağlamamak için kendimi zor tuttum. Bence bu dünyada bir şairin ulaşabileceği en büyük seviye işte bu. Nobel edebiyat ödülü bunun yanında bir hiç kalır. Bir alman, bir türk asıllı şairin şiirini, berlinde bir bir tuvaletin lavabosunun üzerine yazıyor.

Not.
Bunu yazan kesinlikle alman biri (Nazım' ı, Nazim olarak yazmış, yani türkçede ''ı'' harfi olduğunu bilmeyen biri, bir alman olduğu kesin, yani senin gibi türkçede konuşabilen biri değil).

Kendine iyi bak baba..

Oğlun Falko


Fotoğraftaki şiir;

Kapansın el kapıları bir daha açılmasın,
Yok edin insanın insana kulluğunu,
Bu davet bizim.
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür,
Ve bir orman gibi kardeşçesine.
Bu hasret bizim..
(Nazım Hikmet)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder