12 Haziran 2011 Pazar

Neden Nietzsche türkçede başka bir filozof?


Bir süredir dikkatimi çekiyor. Türkiyedeki bloglarda, Facebook kayıtlarında önüme çıkan Nietzsche benim almancadan daha doğrusu Almanyadan tanıdığım Nietzsche değil.

Nedense türkiyedeki Nietzsche çok derin bir zekaya sahip dünyayı bir takım anlaşılmaz sözcüklerlede olsa tanımlayabilmiş, oyuncak bir ayı gibi sevimli, posbıyıklı, babacan ve ince ruhlu bir adam.

Aydınlanma sürecinin öncü isimlerinden biri sayılıyor. İlk önce ben bu olguyu, almanyadada var olan yarım aydınlar gibi sağda, solda, dergilerde okudukları, kulağa hoş gelen Nietzsche'den alıntı cümleleri tekrarlaması olarak algıladım.

Ama daha sonraları yazdıklarından Nietzsche' yi okuduklarını veya en azından okumaya çalıştıklarını tahmin ettiğim aydın kesimdede biraz üst seviyede olsada aynı görüşün hakim olduğunu gördüm.


Nietzsche'nin kendi el yazı ile
Bu eleştirisiz yaklaşımın sebebleri neler olabilir?

Eserlerinin türkçeye aktarılırken bilinçli veya bilinçsiz yapılmış tercüme hataları buna sebeb olabilir mi? Hayır, inanmıyorum. Ama yinede yeri gelmişken söyliyeyim; Nietzsche'nin ana eserlerinden biri olan Böyle Buyurdu Zerdüşt'ün almancası Also sprach Zarathustra'dır. Yani Zerdüşt almancasında ''buyurmaz'' sadece ''söyler'' (Şöyle söyledi Zerdüşt).


Almancada veya günümüz almanyasında algılanan Nietzsche nasıl biridir, neyin felsefesini yapar, neyi savunur?


En önemlisi onun Arthur Schopenhauer' ın felsefesini bir devamı olduğu bilmek gerekir. Schopenhauer, Hegel' in tersine bir yol gitmeyi denemiş ve dünyayı ''algıladığımız dünyaya'' indirgemiştir. Muhafazakar ve karamsardır. Hegel, felsefenin bir bilim dalı olarak yaşayabilmesi için dünyayı yöntemsel tanımlayabilmesi gerektiğini savunur. Bunun karşılığında Schopenhauer dünyayı istem ve düşünüm sonucu olarak (Die Welt als Wille und Vorstellung) görür ve bunun ıspatının gereksizliğini dile getirir.

Nietzsche hak ve adaletin ancak güçlülere (askeri ve maddi anlamda) ait olduğunu, ezilenlerin yani güçsüzlerin  zaten bir yaşam hakkı olmadığını bize söyler. Üstinsanın (ırkçı üstün-insan terimine çok yakın olarak kullanıyor) altinsanları yok etmesi ile yeni bir düzenin ortaya çıkacağını iddia eder. Ve buna benzeyen daha sonra başta alman faiştleri olmak üzere, dünyadaki tüm faşist ve ırkçı görüşlerin benimseyecekleri düşünceleri, hiç bir zaman doğruluğunu ispat etmeye yanaşmadan felsefe adı altında piyasaya sürmüştür. Onun meşhur ''Tanrı öldü'' sözü çoğu kişinin zanettiği gibi dine yönelik bir akılcı eleştiri değildir, bu sözü toplumsal anlamda bir ahlak kavramının gereksizliğinin altını çizmek için söyler. Güçlü üstinsan ve onun hedefleri için yapması gerekli işlemlerde, katliam, cinayet, zulüm falan gibi ahlaki kavramların geçerliliği yoktur, diyor.

Daha buna benzer bir çok örnekler verebilirim. Ama Nietzsche'yi anlamak için onun filozof olduğu yılların  almanyasına bir uzanmamız lazım.

Almanya 1848 demokratik devrimi askeri anlamda yenilmiştir. Cumhuriyetçi sol korkunç bir baskı altındadır. Ama o zamanlar irili ufaklı bir sürü beylikler ve krallıklardan oluşan almanyada uyanan ''tek ulus'' kavramı toplumun her tarafını sarmaya başlamıştır. Almanyadaki hakim güçler, bu ulusal birliğe ortak bir düşmana verilecek savaşla ulaşılacağından emindirler. Ve en sonunda gerçektende böyle olur. Alman ulusu, cumhuriyetçi sol güçlerin değil, muhafazakar güçlerin bir ürünü olmuştur. Yeni milliyetçilik artık bu dönemde her yere hakimdir, saldırgandır. Astığım astık, kestiğim kestik hesabı. Müzik bile değişmiştir, milliyetçilik ve uydurma bir tarih coşkusu ile büyük operelar yazılmaktadır (Richard Wagner).

İşte böyle bir ortamın sorumsuz filozofudur, Nietzsche.

Günümüz almanyasının aydınları, demokratik kesimleri Nietzsche konusunda son derece eleştirisel tavırları vardır. Bence bununda sebebi almanya yakın tarihinin kanlı ve acı deneyimleridir. 1848 demokratik devrimden bu güne kadar, fransa savaşı, birinci ve ikinci dünya savaşları, faşizm, katliamlar, ülkenin bölünümüdür. Bu toplumsal anılar, günümüzdeki aydın düşüncenin ana temelini teşkil eder.


Bence Nietzsche'nin farklı değerlendirilmesini asıl sebebi burada yatıyor. Türkiyedeki aydınların çoğunluğu,  felsefeyi soyut ve uzak bir düşünsel dünya olarak görüyorlar. Almanyada özellikle Nietzsche konusunda bu böyle değil. Tam aksine. Nietzsche kan kokar, savaş kokar.

Nietzsche'nin bir takım hoş cümlelerini, yazdıkları makalelerin arasına bir art niyet olmadan serpiştiren bazı aydınlar, kendi yakın geçmişimizle biraz yakından uğraşırlar ve Nietzsche'yi bir kez okurlarsa, alman aydın kesiminin tavrını daha iyi anlayacaklarından eminim.

2 yorum:

  1. Her yazında yeni bişeyler öğreniyorum... Yada bir yaşıma daha giriyorum,dostum

    YanıtlaSil
  2. Çok ilginç gerçekten. Sadece sözlerinden seçmeler okuyunca olmadığını anlamalı artık insanlar.

    YanıtlaSil