22 Ocak 2012 Pazar

''Hey yıllar yenilmedik'' Neden yaptım bu klibi ?


Geçtiğimiz cuma günü sabah saat 10 da kemik kliniğine üst çene kemiğinden ameliyat olmak için gittim. Bu ameliyat sebebi 70 li yılların ortasında geçirdiğim çok ağır bir trafik kazasının sonucunda kalan çene kemiğindeki bir küçük bir çatlaklıktı. 

Ameliyat çene kemiğinin çevresinin uyuşturulması ile yarı baygınlık ortamında yapıldı. Böylesi bir ortamda her şeyi görüyor ve duyuyordum. Ameliyat iki saat kadar sürmüş (ben sadece yarım saat kadar olduğunu tahmin etmiştim). İki saat sonrada ayılma ve normale dönme ortamı sürmüş. Yani toplam 4,5 - 5 saat sonra kliniği terkettim. Taksi ile eve döndüğümde hala kendimi müthiş yorgun hissediyordum (belkide almak zorunda olduğum ilaçlarında etkisi ile olacak). Hemen yattım, uyudum.

Gördüğüm bir rüyanın sonucunda irkilerek tekrar uyandığımda saate baktım, saat gecenin 3 ü. Sızlayan çene kemiğime rağmen rüyamı hatırlama çalıştım. 70 li yılların yeşilköyündeydim. Sevgilimi arıyorum, bulamıyorum, kız kardeşini görüyorum ona soruyorum, ''benim artık öyle bir ablam yok'' diyor. Çıldırmak işten değil. Daha sonra mehtapta arkadaşlarla çay içiyorum, toros abinin geldiğini görüyoruz, yanımdakiler hemen sağa sola kaçıyorlar, ben tek başına ortada kalıyorum ve hemen neden antremana gelmediğimi soruyor, falan filan gibi bunaltıcı şeyleri hatırlayabildim.

Aşşağıya zemin katına indim. Doktorların bana verdiği, önümüzdeki dönem nelere dikkat etmem gerektiğini içeren yazıya bir göz attığımda burada yazılan yasakların en azında %80 nini önümüzdeki 6 saatte hiçe sayacağımı anladım.

Bir duş aldıktan sonra (yasaklara rağmen) bir kahve ile sigara içtim. Aklımda gördüğüm rüyanın da etkisi ile 70 li yıllların yaşilköyü, sevdiklerim, birlikte büyüdüklerim. İkinci bir kahve ve sigaradan sonra bilgisayarımın başına oturdum. Facebook' a girdim ve bir süre dostlarımın o yıllarda çekilmiş resimlerine baktım ve teker teker indirmeye başladım. Bunun yaparken de içimde, bu resim alıntılarını dostlarıma sormadan yaptığım için, sanki hırsızlık yaparmış gibi bir his. Ama daha sonra bu resimler ne denli kişisel olsada, aynı zamanda ortak bir geçmişimizide belgeleri olduğundan beni affedeceklerine kanaat getirdim.

Bu arada bazılarını çok iyi, bazılarını uzaktan, bazılarını da kişisel olarak hiç tanımama rağmen bu insanlarla  ne kadar ortak yönlerim olduğunu anladım. Beğenilerimiz, dilimiz, belli konulardaki tavırlarımız gibi. Bence bu  benzerliğin sebebi sadece aynı kuşağın insanları olmamızda yatmıyor. Bu işin altında yeşilköylü olmakta var.

Ve bu insanlarla, böylesi bir semtte, kişiliklerimizin oluşmaya başladığı yılları paylaşmış olmanın, bana hayatın verdiği en büyük hediyelerinden biri olduğunu yeniden kavradım.

Cumartesi sabahı saat 6 sularında klip bitmişti...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder