6 Eylül 2012 Perşembe

6 Eylül persembe akşamı ve iki resim..


Bu gün 6 ve 7 Eylül 1955 olaylarının 57. yıl dönümü.

Her istanbullu ailenin bu adi milliyetçiliğin anlımıza sürdüğü ve bu güne kadar hesaplaşmaktan korktuğumuz kara leke ile ilgili bir takım anıları vardır. 

Bir kaç dürüst demokrat eş, dost haricinde kimsenin aklına gelmiyor, bu tarihle yüzyüze gelmek. 


Ama onun yerine 25 genç insanın hayatını kaybettiği bomba deposunun infilakı esnasında resmi çekilen bir heykelle uğraşmaktayız. Ne kadar muhteşem bir görüntü değil mi? 




Hayır değil...

Kaybettiğimiz 25 canın hesabını soracağamıza, bu canları kaybettiğimiz anda çekilmiş bir fotoğraftaki heykellerin heybetli görünümü ile uğraşmaktayız. 

57 yıl sonra yine o içi boş ve nerdeyse ihanete varan basit milliyetçilik... 


Şu anda aklıma Nazım'ın şu şiiri geldi...

DÜNYANIN EN TUHAF MAHLUKU

Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
           beş değil,
                      yüz milyonlarlasın maalesef.

Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
                            deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
                                    senin sayende.

Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
                      kabahat senin,
                                     — demeğe de dilim varmıyor ama —
                      kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!

(Nazım Hikmet)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder