29 Kasım 2015 Pazar

Zoro'nun dedesi olmak öyle kolay değil.

3 yaşındaki torunum vincent son dönemlerde zoro olmaya pek heves sardı. Bizi ziyarete geldiğinde hemen siyah maskesini takıp, siyah kılcını eline alıyor. Buraya kadarı iyi, işin zorluğu bundan sonrasında.
Zoro neden zoro olsun, onun duello edebilecegi, peşinden koşup yakalayacağı bir rakibi olmazsa? Eeee, kime düşer bu ''kötü adam'' rolü? Gayet tabii ki, dedesine.
Zoro maskesini takar takmaz;
- Derhal eline kılıcı al, kötü adam (Hemen ses tonu da değişiyor, şimdi kalın bir sesle konuşmaya çalışıyor)
- Yahu hangi kılıç? Tek kılıç sende var.
- Al eline kılıcını, bu senin son şansın.
- Aaa. Vincent bu şimdi insan dedesine öyle der mi?
- Ama dede, sen şimdi o kötü adamsın (Normal sesi ile)
- Tamam, çok doğru unutmuştum, o kötü adam olduğumu.
- Aynı zamanda da hırsız ve eşkiyasın.
- Tabii ki..
 Hemen kendime boru gibi büktüğüm bir gazeteden bir kılıç yapıyorum ve koltukların üzerinden atlayıp, odaların birinde saklanaıyorum. Tabii ki kahraman zoro peşimde.



Yarı kendine cesaret vermek, yarıda kötü adamı korkutmak için,
- Geliyorum kötü adam, sonun geldi..
Hangi odada oldugumu bilmediği için odaların kapılarını çok dikkatli bir şelilde açıyor. Onun korkutabileceğimi düşündüğü için de son derece tedirgin. Zoro her an çığlık çığlığa bağırarak kaçmaya hazır ama gel gelelim serde kahramanlık var. Zoro korkup kaçarsa oyun bozulur.

Bazen beni hemen bulamadığında ve bu arama çok heycanlı olduğunda, en tatlı sesiyle;
- Dede (kötü adam yine dede oldu) bir ses ver, buradayım der misin lütfen?

Beni bulmasını kolaylaştırmak için, yüksek sesle, ''buraya öyle güzel saklandım ki, zoro'nun beni bulması imkansız'' diye bağırırım. Nerede olduğumu anlayan zoro hemen beni bulur ve ''çık o sakladığın yerden, seni buldum, şimdi kılıçlarımızla dövüşeceğiz''.
Başka çaresi kalmayan kötü adam, zoro'nun önüne çıkar. 70 li yıllardaki türk filmlerine benzeyen müthiş bir kılıç kavgası başlar. Kötü adamın kılıcı (daha doğrusu gazete kağıdı) yavaş yavaş parçalanmaya başlar ve en sonun teslim olur.
-Şimdi seni hapse atacağım kötü adam, yürü..
-Aman yapma zoro, affet beni. Bir daha kötü adam olmayacağım.
-Sus, ben biliyorum, beni kandırmak için öyle söylüyorsun.
Zoro, kötü adamı kolundan tutuğu gibi hiç acımadan hapise, yani yemek masasının altına atar (Bu yaşta masanın altına hapse atılmak oldukça zor bir mesele).
-Beni affet zoro, sana çaldığım tüm haribo şekerlerinin nerede olduğunu söleyeceğim.
Şeker lafını duyan zoro biraz yumuşar gibi olur.
- Söyle bakalım, neredeymiş o şekerler?
- Ama önce beni serbest bırakman lazım.
- Hayır o zaman yine kaçacaksın biliyorum.
- Sen beni bırakmazsan o şekerleri unut.
Bu tartışma bir süre devam eder. İşin zoru, kötü adam iki büklüm masanın altında ve hatta zoro ona arada bir bir kaç sağlam kılıç darbesi vurur, kaçacakmış gibi yaptığında.

Zoro bazen de şekerleri ele geçirmek için başka yöntemlere de baş vurur, mesela yine o en tatlı sesi ile;
- Dede, lütfen şekerleri nereye sakladığını söyler misin?
Kısa bir süre içinde olsa kötü adamlıktan dedeliğe terfi olurum ama sökmez, ''Önce beni serbest bırakacaksın''.

Zoronun başka bir taktiği;
- Ben zaten şeker istemiyorum, şaka söyledim sana. 
En sonun artık sırtı ağırmaya başlayan kötü adam dayanamaz;
- Peki zoro. Sen kazandın. Şekerleri mutfaktaki beyaz dolaba sakladım. Şimdi beni bırak.
- Hayır kötü adam, hapiste kalacaksın.
Zoronun hemen mutfağa yönlenmesini fırsat bilen kötü adam hapisten kaçar ve hemen saklanır.

Bu yukarıda anlattığım en azından 10 kez tekrarlanır. En sonunda gerçekten sırt ağrısında oynayamayacak duruma gelirim.

Nasıl kolaymıymış zoronun dedesi olmak.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder