Şiddet ile çocuk
eğitileceğinden hiç şüphemiz olamaz. Modernlik icabı (ne anlama
geliyorsa) fiziksel şiddet uygulamayanlar bile çocuklarına ruhsal
şiddetten kaçınmıyorlar.
Ama bir yerde de haklılar,
içine doğdukları toplumda, din şiddet temelli, dil desen en
masumumuz ağzını açtığında ana, avrat dümdüz, ulusal gurur
desen savaşlardan, asıp kesmelerden ibaret.
Siyasi tartışmamız ise başlı başına vurdulu, kırdılı. Hayır, burada sadece devletin en üst sorumlularının külhanbeyi lugatından bahsetmiyorum. Sol-demokratik (?) kesimlerde iktidar partisinin başkanının eşine, onun kadınlığında hakareti sanki en doğal bir şeymiş gibi anlatabiliyorlar. En ''anlamlı'' pankartların üzerinde yıkan bir yumruğun resmi var, protesto meydanlarında.
Kadınlarımız şiddet kurbanı olduklarında, hepimiz timsah gözyaşları dökeriz ama gazetelerin baldır-bacak sütünlarını zevkle okuruz.
İste böyle bir toplumun
yetiştirdiği çocukların bir kısmı devletin başına, bir kısmı
da protesto yürüyüşünün başına geçtiklerinde ortaya çıkan
görüntüler bunlar. Hele buna bir de, vergi paraları ile alınmış
coplar ellerine geçtiğinde, kendilerini sadece polis degil, aynı
zamanda yargı organı olduklarına inanan insanlarımız
katıldıgında, her yıl tekrarlanan rezaletin bir yenisini
ekleniyor.
İşte böyle kendi tarihindeki şiddetleri lanetlemekten, korkan toplumların kaderi. Şiddete dur diyebilmek, birey olarak, aile olarak ve toplum olarak temelli bir özeleştirinin sonucudur.
Bilmiyorum, sivil bir
topluma yakışır bir 1 Mayıs görmeye ömrüm yetecek mi? diye
yazmayı düşünmüştüm ama hemen vazgeçtim. Umarım torunlarımız
biz yaşlara geldiklerinde, 1 mayısa yakışır sivil bir toplum
görürler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder